“5 yılda 7 ülkeyi ortadan kaldıracağız'

“5 yılda 7 ülkeyi ortadan kaldıracağız

“Bunu az önce yukarıdan –yani Savunma Bakanlığı ofisinden- bugün aldım. Beş yıl içerisinde, Irak’la başlayıp ardından Suriye, Lübnan, Libya, Somali, Sudan ve en son da İran ile tamamlanacak bir şekilde yedi ülkeyi nasıl ortadan kaldı


Bugün dört yıldızlı emekli general Wesley Clark ile bir saat geçireceğiz. Kendisi, Kosova Savaşı sırasında NATO’nun Avrupa Müttefik Kuvvetler Yüksek Komutanı idi. 2004 yılında demokratlardan başkan adayı oldu, ancak seçilemedi. Kısa süre önce, askeri kariyerleri sona erdikten sonra başkan olan Dwight Eisenhower ve Ulysses Grant dahil olmak üzere Amerika’nın meşhur generalleri hakkında bir dizi derleme kitap hazırladı.

Söyleşinin geri kalanında General Wesley Clark ile, Amerika’nın İran’a olası bir saldırısı, Başkan Bush’un görevini kötü kullandığı yönünde suçlanması, misket bombalarının kullanılması, Kosova savaşı sırasında Sırbistan Radyo-Televizyonu’nun bombalanması ve daha fazlasını konuştuk. New York’ta kendisiyle aşağıdaki röportajı gerçekleştirdim ve kendisine başkanlık hevesleri hakkında sorular yönelttim.

AMY GOODMAN: Başkanlık yarışına giren generaller hakkında ne düşünüyorsunuz?

GEN. WESLEY CLARK: Bu durumu seviyorum. Daha önce de gerçekleşti.

AMY GOODMAN: Peki tekrar gerçekleşecek mi?

GEN. WESLEY CLARK: Olabilir.

AMY GOODMAN: Röportajın ileriki aşamalarında bu noktaya geri döneceğim. Başkanlık için yarışacağınızı duyuracak mısınız?

GEN. WESLEY CLARK: Henüz yarışmayacağım konusunda bir şey söylemedim.

AMY GOODMAN: Peki neyi bekliyorsunuz?

GEN. WESLEY CLARK: Henüz tartışmaya açma olanağım olmayan birçok farklı ön koşulun olgunlaşmasını bekliyorum. Ancak size şunu söyleyebilirim: bu konuda her gün düşünüyorum.

AMY GOODMAN: Söyleşinin bundan sonraki bölümünde, General Wesley Clark’tan, Amerika’nın İran’a saldırma olasılığı, Başkan Bush’un görevini kötü kullandığı yönünde suçlanması, misket bombalarının kullanılması, Kosova savaşı sırasında Sırbistan Radyo-Televizyonu’nun bombalanması ve daha fazlası hakkındaki görüşlerini kendi ifadeleriyle dinleyeceğiz. Şimdi İran hakkında konuşalım. Sadece bu savaşı sonlandırmak üzere hazırladığımız bir websiteniz var.

GEN. WESLEY CLARK: Www.stopiranwar.com

AMY GOODMAN: Irak savaşına giden süreçte yaşananların bir tezahürünü mü görüyorsunuz? Kitle imha silahlarına dair iddialar, çoğunluğun yanında saf tutan medya?

GEN. WESLEY CLARK: Evet, bir açıdan durum böyle. Ancak, siz de takdir edersiniz ki tarih kendini ikinci kez tamamen aynı şekilde tekrar etmez. 2002 yılında Kongre önünde tanıklıkta bulunduğum sırada, şunu söylemiştim: eğer bir devletten endişe duymak istiyorsanız, bu devlet Irak değil İran olmalı. Ancak bu hükümet, bu yönetim, İran’la değil Irak’la ilgilenmeyi tercih etti.

Bunun sebebini de biliyordum; çünkü 9-11’den hemen sonra Pentagon’da bulundum. 9-11’den yaklaşık 10 gün sonra Pentagon’a gittim ve orada Savunma Bakanı Rumsfeld ve Savunma Bakan yardımcısı Wolfowitz’i gördüm. Zamanında benimle çalışmış olan genelkurmay çalışanlarından bazılarına sadece selam vermek üzere alt katlara yöneldiğim sırada generallerden biri beni çağırdı. “Bayım, buraya gelip benimle bir saniye konuşabilir misiniz?” Ben, “demek ki aşırı meşgulsünüz,” deyince, adam “hayır, hayır” dedi. “Irak ile savaşma kararı aldık.” Takvimler, 20 Eylül’ü gösteriyordu. “Irak’la savaşa mı gireceğiz? Ama neden?” diye sordum. Adam yanıt verdi: “Ben de bilmiyorum. Sanırım başka ne yapabileceklerini bilmiyorlar,” deyince, ben de: “Saddam’ı El Kaide ile bağlantılandıran bazı bilgiler mi buldular?” diye sordum. “Hayır, hayır”, dedi adam, “yeni herhangi bir bilgi yok. Sadece Irak’la savaşma kararı aldılar. Tıpkı teröristlerle ne yapacağımızı bilmeyip, iyi bir ordumuzun olması ve hükümetleri devirebilecek güce sahip olmamız

gibi bir durum söz konusu.” Ve devam etti: “Eğer elinizdeki tek araç çekiçse, tüm sorunları çivi gibi görmeye başlarsınız.”

Birkaç hafta sonra onu yeniden görmeye geldim ve o sırada Afganistan’ı bombalıyorduk. Dedim ki, “halen Irak’la savaşa gidecek miyiz?” Karşılık verdi: “Ah, şu anda durum daha da beter.” Ve, masasına yaklaşıp bir parça kağıt aldı ve şöyle söyledi: “Bunu az önce yukarıdan –yani Savunma Bakanlığı ofisinden- bugün aldım. Beş yıl içerisinde, Irak’la başlayıp ardından Suriye, Lübnan, Libya, Somali, Sudan ve en son da İran ile tamamlanacak bir şekilde yedi ülkeyi nasıl ortadan kaldıracağımıza dair bir bilgi notu bu.” Belgenin gizli olup olmadığını sorunca, “evet, bayım” dedi. “O zaman bana göstermeyin,” dedim ben de. Onu bir yıl önce gördüm ve dedim ki; “o günü hatırlıyor musunuz?”. “Bayım, size o bilgi notunu göstermedim! Onu size göstermedim!” dedi.

AMY GOODMAN: Afedersiniz. İsmi neydi demiştiniz?

GEN. WESLEY CLARK: Size ismini vermeyeceğim.

AMY GOODMAN: O zaman yeniden ülkelerden söz edelim.

GEN. WESLEY CLARK: Tamam. Irak’la başlayıp ardından Suriye, Lübnan, Libya, Somali ve Sudan, en sonunda da İran. Dolayısıyla, İran’a baktığınızda, “tarih tekerrür mü ediyor?” diye sorabilirsiniz. Aslında bu tam olarak bir tekerrür sayılmaz. Ancak gerçek de şu ki, İran en başından beri ABD’nin Irak’taki varlığını bir tehdit olarak görmüştür. Çünkü Saddam Hüseyin’i ve Baas rejimini biz devirdik. Onların üstesinden gelemediler; biz de onların yerine bu durumla ilgilendik. Ancak, bir tehdittik, çünkü kendilerinin de hedef tahtasında sonraki ülke olduklarını biliyorlardı. Ve elbette bu süreçte angaje oldular. Irak ile savaşta bir milyon insan kaybettiler; ve uzun, korumasız ve güvensiz bir sınırları var. Dolayısıyla, Irak içinde derin bir şekilde müdahil olmak, onların da asli çıkarınaydı. Baasçılara yönelik saldırılarımıza müsamaha gösterdiler. Saddam Hüseyin’i ele geçirmemiz karşısında mutlu oldular.

Ancak bir yandan da kendi nüfuz ağlarını inşa ettiler ve bu ağları beslemek için zaman zaman isyancılara ve milislere doğrudan veya dolaylı olarak bazı askeri destek, eğitim ve önerilerde bulundular. Ve bu bağlamda, bu tam olarak paralel bir süreç şeklinde değerlendirilemez, çünkü bence İran’ın sürekli bir angajman hali vardı – bazısı meşru, bazısı gayri meşru şekilde. Demem o ki, tıbbi desteğe ihtiyacı olan Iraklılara göz operasyonları yapmayı önerdikleri için İran’ı suçlayamazsınız. Bu, onlara savaş açmanızı gerektirecek bir saldırganlık hali değildir. Bu, sadece bir nüfuz elde etme çabasıdır.

Ve ABD yönetimi İran’la, algıları hakkında konuşmayı sürekli olarak reddetti. Bunun kısmen sebebi, Amerika’nın iç siyasi tabanı olan sağ eğilimli kesimler karşısında bunun bedelini ödemek istememeleriydi. Ayrıca, devirmeye çabaladıkları bir hükümeti meşrulaştırmak da istemiyorlardı. Eğer siz İran olsaydınız, muhtemelen, ABD ile zaten savaşta olduğunuza inanırdınız, çünkü hükümetlerinin bir rejim değişimine ihtiyacı olduğunu iddia etmiştik ve Kongre’den de bunu gerçekleştirmek için 75 milyon dolar yardım talep etmiştik. Biz, ayrıca, Irak’ın ve İran’ın içine sızan ve bombalar patlatan terörist grupları da destekliyoruz. Ve bunu yapmadığımız durumlarda, olaylar şu şekilde cereyan ediyordu: durumu farkına varıp teşvik ediyorduk. Dolayısıyla, İran ile bir çatışma ve kriz noktasına doğru ilerlediğimiz şaşırtıcı olmasa gerek.

Benim buradaki yaklaşımım, İranlıların iyi çocuklar olduğu yönünde değil –ki değiller. Daha ziyade, gücün son aşamada kullanılması gerektiği yönünde. Askeri bir seçenek var, ancak bu kötü bir seçenek.

AMY GOODMAN: Seymour Hersh’in The New Yorker’da bu hafta yayımlanan makalesi hakkındaki görüşünüzü almak isterim. Söz konusu makalede, Pentagon’un İran’a yönelik bir bombalı saldırı planlamak üzere Genelkurmay Başkanlığı ofisi içinde özel bir planlama grubu kurduğu yönündeki iddiaya yer veriliyor; ayrıca Suudi Arabistan’ın Suudilerin desteklediği Sünni İslam grupları güçlendirmek ve İranlıların desteklediği Şiileri zayıflatmak üzere Orta Doğu’da birçok noktada (Lübnan, Suriye ve İran) gerçekleşen gizli operasyonlara para aktardığı söyleniyordu. Bu gizli paranın bir kısmı, El Kaide ile bağları olan Lübnan’daki cihatçı gruplara verilmişti. Bu kişiler, Prens Bandar’ın ve daha sonra da Kongre’nin onaylamadığı Amerikan parasını kullanarak Şiilerle savaşıyormuş.

GEN. WESLEY CLARK: Bunu doğrulayacak veya inkar edecek türden doğrudan bir bilgiye sahip değilim. Bu, kuşkusuz mantıklı geliyor. Suudiler çok daha aktif bir rol üstlendiler. Biliyorsunuz, Suudilerin...

AMY GOODMAN: Siz de tam Suudi Arabistan’daydınız.

GEN. WESLEY CLARK: Hmm?

AMY GOODMAN: Kısa süre önce Suudi Arabistan’dan gelmiştiniz.

GEN. WESLEY CLARK: Evet. Aslında, Suudiler Irak’ta yaşanan durumda önemli bir payları olduğunu kabul ettiler. Bu alanda ABD’nin ileri sürdüklerine artık körü körüne güvenmiyorlar. Irak’taki deneyimimizi tam olarak kanıtlamadık. Dolayısıyla, bazı meseleleri şimdi kendileri ele almaya çalışıyorlar.

Buradaki gerçek tehlike (ve bu durumun bu denli karmaşık olmasının ardındaki sebeplerden biri) ise; “oradan çekilin, derhal çekilin” diyen bazı insanların arzularını takip etmemiz oldu. Evet, bunu mekanik bir şekilde yapabilirdik. Çirkin olabilirdi; üç-dört ay alabilirdi; ancak müfrezeleri birer birer sıraya dizebilir, keskin nişancıları Humwee’lerin üzerine yerleştirebilir; silahları yükleyip Irak’a giden süreçte etrafa ateş açabilirdiniz. Yol kenarında birkaç bombaya rastlardınız. Ancak herkesi arka arkaya dizerseniz, yolda da bir bombaya rastlamazsınız. Belki birkaç pusu ateşi, hepsi o kadar. Helikopterleri alanın üzerinden uçurabilirdiniz. Muhtemelen oradan güvenli bir şekilde çıkardınız. Ancak oradan ayrılırken, Suudilerin Şiilerle savaşmaları için bir yol bulmaları gerekirdi. Bu durumda kimi bulacaklar? El Kaide’yi; çünkü aşırılık yanlısı olup savaşmak isteyen Sünni gruplar, muhtemelen El Kaide ile bağlantılı gruplar olacaktır. Dolayısıyla, buradaki tuhaf tutarsızlıklardan birisi; bölgeden erkenden çıkmamız gerekmesi ve çok güçlü bir Sünni aşırılık yanlısı grubun tehdidini de artan şekilde üstümüze çekmemizdi. Üstelik söz konusu grup artık İran’ın yayılmasını engellemek ve Irak içerisinde kendisine ayak basacak bir yer bulmak üzere Suudilerin açıkça verdiği finansman desteğiyle meşrulaşmıştı.

AMY GOODMAN: Ve ne ilginçtir ki bugün John Negroponte, iki numaralı adam oldu; Ulusal İstihbarat Direktörü olarak görevinden ayrılıp Dışişleri Bakanlığı’na gitti. Seymour Hersh’e göre, ABD yönetiminin Orta Doğu’daki gizli eylemlerinin 1980’li yıllardaki İran-Kontra skandalını anımsatması karşısındaki rahatsızlığından dolayı Negroponte böyle bir şey yapmış.

GEN. WESLEY CLARK: John’un yeniden Dışişleri Bakanlığı’na dönmesinin ardında çok fazla sebep bulunduğuna eminim. John iyi biridir. Ancak, siz de takdir edersiniz ki, buradaki mesele, bir hükümet içerisinde size atfedilen görevden daha büyük olup olmamaktır. Eğer siz görevinizden daha büyük değilseniz, yapmamanız gerektiğini bildiğiniz eylemler paralelinde yaşanan olay ve süreçlerin baskısı altında ezilirsiniz. Ve kendisinin Ulusal İstihbarat Direktörlüğü pozisyonundan neden ayrıldığını bilmiyorum. Dışişleri Bakanlığı’nda göreve başladı. Belki de, kariyerini Dışişleri Bakanlığı’nda sonlandırmak gibi bir duygu içerisine girmiştir.

AMY GOODMAN: Eğer ABD İran’a saldırırsa istifa etme tehditleri savuran generallerin kimler olduğunu biliyor musunuz peki?

GEN. WESLEY CLARK: Hayır bilmiyorum. Hayır bilmiyorum. Ve bilmek de istemiyorum.

AMY GOODMAN: Onlarla aynı fikirde misiniz?

GEN. WESLEY CLARK: Aslında olayları şu şekilde aktarayım. 1994 yılı haftasonunda İşçi Bayramı’nda J5 - üç yıldızlı bir generaldim; Pentagon’daydım. Bir Cumartesi sabahıydı, dolayısıyla ofisteydim. Walt Kross, genelkurmay direktörüydü ve o da ofisindeydi. Sanırım o dönemde ya Howell Estes ya da Jack Sheehan J3 idi. aramızdan üç kişi, bir Cumartesi sabahı saat yaklaşık 11:00 sularında Shalikashvili’nin ofisindeydik. Kendisi, Beyaz Saray’daki toplantısından yeni gelmişti. Ve son derece heyecanlıydı. Dedi ki: “Bu haftasonu kimin gerçek asker olduğunu göreceğiz! Yapılacak çok iş var! Haiti’deki bu operasyonun tamamlanması gerekiyor! Planlama doğru bir şekilde yapılmalı ve bu haftasonu içinde gerçekleşmeli! Dolayısıyla, kimin gerçek asker olduğunu göreceğiz!”

Ve telefon çaldı. Dördümüzün oturduğu küçük yuvarlak masadan kalkıp Beyaz Saray’dan gelen telefonu cevaplandırdı. Birbirimize bakmaya başladık. Dedik ki: “Aman Tanrım, bu da nereden çıktı?” Yani, binadan bir saat içerisinde çıkmak üzere hepimiz hazır olacaktık. Tüm mesajları ve evrak işlerini tamamladık. Ve her Cumartesi günü mutlaka bir kriz çıktığı için alışıldık bir şekilde bir araya geldik. Ve Shali geri döndü. Ona şöyle dedim: “Bayım, kendi aramızda konuştuk ve bu haftasonu bize verilen görev üzerinde çalışmaktan mutlu olacağımızı ifade etmek isteriz. Ancak, Haiti hakkında bir talim yapacağız sadece, değil mi?”

Bana baktı ve şöyle söyledi: “Wes, talim malim istemiyorum. Size bunu söylemeye iznim yok; ancak karar verildi. ABD Haiti’yi işgal edecek. Tarih de 20 Eylül. Ve planlamanın tamamlanması gerekiyor ve şu anda tamamlanması lazım. Eğer içinizden bu konuda çekinceleri olan var ise, şu anda tası tarağı toplayıp gidebilir.” Jack’e baktım, Walt’a baktım. Onlar bana baktı. Hepimiz omuz silkip şöyle dedik: “Tamam, eğer Haiti’yi işgal etmek istiyorsanız, bu yasadışı bir şey değil. Bizim işgal etmeyi çok arzuladığımız bir ülke değil, hepsi o. Oradaki muhalefet, beş adet zırhlı araçtan ibadet. Ancak, elbette, eğer Başkan bunu yapmamızı isterse, karşı çıkmayacağız.” Ve karşı çıkmadık da. Kimse istifa etmedi.

AMY GOODMAN: General Wesley Clark. Başkanlık yarışına katılmayı her gün düşündüğünü söylüyor. Kendisiyle röportajıma bir dakika sonra devam edeceğiz.

AMY GOODMAN: General Wesley Clark ile röportaja kaldığımız yerden devam ediyoruz.

AMY GOODMAN: Irak’a gitmeye şu anda hayır diyen askerler hakkında ne düşünüyorsunuz?

GEN. WESLEY CLARK: Irak mı?

AMY GOODMAN: Irak’a gitmeye. Üsteğmen Ehren Watada gibi görevlendirilmesine rağmen mevziiye gitmeye hayır diyen ilk askerler... Askeri mahkemede hükümsüz yargılanacağına karar verdiler. Kendisi birkaç hafta içerisinde bir başka askeri mahkemenin önüne daha çıkacak. Onun gibi mevziiye gitmeyi reddeden –ve şimdilerde sayıları bini bulan- tüm bu genç kadın ve erkekler hakkında ne düşünüyorsunuz? Ama, örneğin, bunun yanlış olduğunu hisseden Ehren Watada? Bunun yasadışı ve ahlak-dışı olduğunu hissediyor; ancak oradaki kadın ve erkeklere önderlik yapmayı da istemiyor.

GEN. WESLEY CLARK: Bence kendisi kişisel olarak cesur bir açıklamada bulundu. Ve bunun da bedelini ödeyecek.

AMY GOODMAN: Bu yüzden hapse gitmesi gerektiğini düşünüyor musunuz peki?

GEN. WESLEY CLARK: Bence, etkin bir silahlı kuvvetlere sahip olmanız gerekir. ve bence nerede savaşacaklarını seçmek Silahlı Kuvvetler’deki kadın ve erkeklerin inisitiyafinde değildir. Çünkü tam da askeri güce en çok ihtiyaç duyulan bir süreçten geçiliyor. Birçok insan bu durumu farklı bir açıdan görecektir. Ve dolayısıyla kendisinin mevziiye gitmeyi reddetmesini destekliyorum; ancak hükümetin de kendisine yönelik suçlamalar getirmesini de destekliyorum. Sistem bu şekilde çalışıyor.

Şimdi, fark şurada: Shalikashvili’yle ilgili olayda anlattığım gibi; bize emekliye ayrılma imkanı verilmeli; işlerimizden ayrılabilmeliyiz. Ancak üç yıldızlı general olarak emekliye ayrılamıyoruz; çünkü henüz görevimizi tamamlamış değiliz. Ancak onunla aynı durumda değildik; dolayısıyla bize karşı bir dava açılmayacaktı.

Ancak bir ordunun disiplini olmalı. Burası, katılımın gönüllü olduğu bir örgüt. Ancak, yasadışı değilse, gönüllülük esası söz konusu değil. Irak’la ilgili meselede ortada yasadışı bir durum olmadığını ileri sürebilirsiniz. Bu, ABD Kongresi’nin izin verdiği bir görevlendirmeydi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararıyla onay verildi. Bu meşru olmayan bir savaş, ancak yasadışı değil.

AMY GOODMAN: Bunun yanlış olduğunu mu düşünüyorsunuz?

GEN. WESLEY CLARK: Irak’ta savaşmak yanlış mı? Bence bu bir hata. Bunun kötü bir strateji olduğunu düşünüyorum. Bize birçok ıstırap getirdi ve daha fazlasını da getirecek. Bence terörle savaşa yönelen dikkatleri ve bu alana yığılan kaynakları başka bir yöne çevirdi; düşmanlarımızı güçlendirdi. Ancak diğer yandan, ortada yasal olmayan ancak ahlaki bir durum var. Bu şekilde bir vicdani retçi olacaksanız, bu durumda bunun bedelini de ödemeniz gerekir. Eğer ödeyecek herhangi bir bedel yoksa, bu durumda eyleminizin cesareti bariz değildir. Dolayısıyla, son derece kişisel ve cesurca bir tavır sergilemiştir. Ancak, diğer yandan, Silahlı Kuvvetler’in de işlerliğini sürdürmesi gerektiği gerçeğini de görmezden gelemeyiz.

Dolayısıyla, sizin de bildiğiniz gibi Fransa’da Birinci Dünya Savaşı sırasında, korkunç derecede hatalı saldırılar oldu ve sürekli başarısızlığa uğradı. Fransızlar inanılmaz derecede kayıplar verdiler. Ve bunlar acemi askerlerdi. Ve bu başarısızlıklardan birinin ardından, binlerce askerin bulunduğu bir grup sadece şöyle söyledi: “Bunu bir daha yapmayacağız. Bu yanlış bir şey.” Fransızların bunun üzerine ne yaptığını biliyor musunuz? Her on kişiden birini cezalandırdılar. Birlikleri tek sıra halinde dizdiler. Her dizideki onuncu askeri alıp öldürdüler. Şimdi, bu emri veren general birçok ciddi etkiyle cebelleşiyor. Hem kişisel hem de ahlaki... Ancak, bunun ardından Fransa’daki askerler artık emre itaat ettiler. Eğer ordu o anda çözülme yaşamış olsaydı, Almanya muhtemelen Fransa’yı işgal ederdi. Dolayısıyla, bir meseleyle güç kullanarak başa çıkarken, Silahlı Kuvvetler içerisinde bir cebir unsuru bulunur.

AMY GOODMAN: Ancak eğer siyasetçiler bunu durdurmazlarsa –sizin de belirttiğiniz gibi, savaşa izin vermede Cumhuriyetçilerin safına katılan Demokratlarda olduğu gibi- bu durumda son derece önemli bir tablo ortaya çıkar. Anladığım kadarıyla siz, general olarak, bu adamın cesurca bir adım attığını söylüyorsunuz. Ardından, mevziiye gönderilecek insanların da “hayır” deme haklarının kendi kararları olduğunu belirtiyorsunuz.

GEN. WESLEY CLARK: Evet. Ancak, bizim ihtiyaç duyduğumuz cesaret, onun cesareti değil. ABD hükümetindeki liderlerin cesaretine ihtiyacımız var: politikayı etkileyebilecek generallerin, Başkan’ı stratejisini değiştirmeye zorlayacak Kongre üyelerinin cesaretine... Bu, halihazırda ihtiyaç duyduğumuz cesarettir.

AMY GOODMAN: Peki, bunu nasıl yapabilirler?

GEN. WESLEY CLARK: ABD Kongresi’nde bağlayıcı olmayan bir karar çıkararak işe başlarsınız ve tüm ivmenizi bu noktadan yola çıkarak inşa edersiniz. Ve bu noktadan yüklenmeye başlarsınız. Kongre’nin üç temel yetkisi var: atama, soruşturma, finanse etme. Ve tüm bu üçünün peşisıra gidersiniz. Tüm bu üç cephede, Başkan’ın neye ihtiyacı olduğunu, ta ki kendisi bunu ciddiye alana kadar araştırırsınız. Elinize bir neşter alıp “finansmanı destekleyeceğiz, ancak büyük gerilim dalgalarına yapılan desteği keseceğiz” demenin zor bir manevra olduğunu düşünüyorum; çünkü Kongre’nin gerçekleştiremeyeceği türden bir mikro-yönetim gerektiriyor.

Ancak, elbette, Başkan’a baskı yapıp, Kongre’nin liderlerini aramasını ve “Tamam, tamam, ne kadara ihtiyacınız var? Beyaz Saray bütçemi geçirmem lazım. Otuz kadar hakim, federal hakimden onay almam lazım. Federal savcıları ikna etmem lazım. Biraz destek elde etmek için ne yapmalıyım?” demesini sağlayabilirsiniz. Bence bunu yapmak mümkün. İtiş kakışla hükümet yönetmek zor iş.

AMY GOODMAN: Kongre’nin savaşa finansmanı sonlandırması gerektiğini düşünüyor musunuz?

GEN. WESLEY CLARK: Bence Kongre güçlü bir tavır takınmalı ve stratejiyi değiştirmeli. Eğer savaşın finansman kaynaklarını keserseniz, bunun ABD’nin çıkarına olacağını sanmıyorum. ABD’nin çıkarına olan şey, savaşın stratejisini değiştirmektir. Finansmanı durdurup “Amerikalıları dışarı atmak için altı ayınız var” demekle başarılı olamazsınız. Bu, Irak’taki sefaleti sonlandırmayacak. Kaybolan yaşamları geri kazandırmayacak. Bize, daha sonraki tehditleri önlemede güç vermeyecek.

Yapmamız gereken şey ise; Amerika’nın gücünün tüm unsurlarını –diplomatik, ekonomik, yasal ve askeri- kullanan bir stratejiye sahip olmaktır. Şu anda bölgeye üst düzey bir diplomatik heyet gönderebilirim. İran ve Suriye ile hiçbir kısıtlama olmaksızın ve herhangi bir önkoşulla karşılaşmaksızın görüşmelerde bulunabilirim. Çantamda tüm hilelerin olduğunu da (Irak’a 50.000 asker daha yerleştirmek, tüm 150.000 kişilik birliği geri çekmek gibi) onların anlamasını sağlayabilirim. Ve bölgeye istikrar ve düzen getirecek bir ilkeler bütünü üzerinde anlaşmaya varabiliriz. Dolayısıyla, yapılması gereken tek şey, oturup bu süreci başlatmak. Bu, doğru bir idari liderlikle sağlanabilir. Ancak bu zamana kadar böyle bir şey gerçekleşmedi.

Şöyle düşünün: Atlantik’i geçen bir geminin üzerindesiniz. Yeni bir gemi bu. Ve gece vakti. Ve geminin güvertesine çıkmış dışarıyı izliyorsunuz. Ufuk çizgisinin bir kısmını fark ediyorsunuz. Çok güzel, yıldızlarla dolu bir gece. Tek istisnası; ufkun bir kısmının olması. Hiçbir yıldızın görülmediği bir yerde düzenli olarak bir tümseğin olması gibi. ve şunu fark ediyorsunuz ki, gemi, otuz deniz milinde ilerliyor ve yıldızların gözükmediği bölge giderek genişliyor. Ve son olarak, yıldızları engelleyen, aysberg gibi bir şeyle karşılaşıyorsunuz. Hemen kaptanın yanına koşuyorsunuz. Ve ona, “kaptan, kaptan, bir aysberg var, ona doğru sürükleniyoruz,” diyorsunuz. O da size, “bana bak, şu anda aysbergle maysbergle uğraşamam. Ön güverteyle arka güverte arasındaki şezlong sayısı farkı konusunda tartışıyoruz,” diyor. Siz de, “ama aysberge çarpacağız,” deyince adamın yanıtı: “Üzgünüm, çık buradan” oluyor. Siz de ikinci kaptana gidiyorsunuz ve ona şöyle söylüyorsunuz: “Şezlong sayısı hakkında kaptanla tartışacağım.”

Sizin de bildiğiniz gibi, Orta Doğu’daki politikamız bir aysberge doğru yaklaşıyor ve Irak’taki birliklerimizin gücü hakkında Kongre, ABD ve ABD Başkanı bir tartışma içerisinde. İşte, hatalı olan şey bu. Konuşulması gereken şey birliklerin gücü değil, stratejinin kendisi.

AMY GOODMAN: General Clark, Guantanamo Körfezi’nin kapatılması gerektiğini düşünüyor musunuz?

GEN. WESLEY CLARK: Kesinlikle evet.

AMY GOODMAN: Eğer Kongre oradaki hapishaneye aktardığı kaynakları keserse kapanacak, değil mi?

GEN. WESLEY CLARK: Bence; Kongre’nin yapması gereken ilk şey, Askeri Sıkıyönetim Mahkemeleri Yasası’nı ilga etmek. İşkence yoluyla elde edilen bilgileri kanıt olarak kullanmaya izin veren bir yasanın desteklenmesinden son derece rahatsızım. Bu, inandığım Amerika değil. inandığım Amerika’da, insanlar, haklarında suçlama olmadan sonsuza dek tutuklu kalamazlar. Dolayısıyla, Askeri Sıkıyönetim Mahkemeleri Yasası ile işe başlardım.

Ardından, NATO müttefiklerimizi harekete geçirirdim. Artık Guantanamo’yu sevmediklerini söylediler. Dolayısıyla, askeri sıkıyönetim mahkemelerinden oluşan düzmece bir mahkeme yerine, uluslararası bir mahkeme kurardım. Peki orada tutulan insanlar kimler? Niçin orada tutuluyorlar? Onların salıverilmesini kimler sağlayabilir? Peki hangileri mahkemede yargılanmalıdır?

Görüyorsunuz ya, terörle savaşı askeri güç kullanarak sonlandıramazsınız. Herşeyden önce fikirlerin savaşması gerekir. Yasa uygulama çabaları ve uluslar arasında işbirliğine dayalı bir çaba ise ikinci sıradan gelir. Son aşamada askeri güce başvurulmalıdır. Bu Başkan, ABD Askeri Kuvvetleri’nin yeteneklerini tahrif etti. Guantanamo’da üniformalı askerlerimizi yanlış bir şekilde kullandı ve bence Askeri Adalet Ortak Yasası’na da, Amerikan halkı için savunduklarımıza da tamamen aykırı eylemlere angaje etti.

AMY GOODMAN: Sizce Başkan Bush görevi kötüye kullanmaktan yargılanmalı mı?

GEN. WESLEY CLARK: Bence herşeyi sırasıyla yapmalıyız. Kongre’nin Irak savaş soruşturmasına ilişkin olarak başlattığı işi anlamalı ve tamamlamalıyız. Belki siz de anımsarsınız; Senato bir araştırma yayımlayacaktı ve araştırma Senato’nun İstihbarat Komitesi’nin Cumhuriyetçi başkanı olan Kansas veya Iowa’lı senatör tarafından hazırlanacaktı. Araştırmanın amacı; ABD yönetiminin, Irak savaşına bizi yanlış bir şekilde sokan istihbarat bilgilerini yanlış bir şekilde kullanıp kullanmadığını ortaya çıkarmaktı. Ben şahsen böyle bir araştırmayı hiç görmedim. Bu araştırmanın akıbetinin ne olduğunu da öğrenmek isterim. Bu ülkenin niçin Irak’a girdiğini araştırmak yerine Scooter Libby’nin soruşturulması için neden üç yılın heba edildiğini öğrenmek isterim.

AMY GOODMAN: Anayasal Haklar Merkezi, Donald Rumsfeld, General Miller ve diğerlerine karşı bir Alman mahkemesinde şikayette bulundu; çünkü evrensel bir yetki alanları vardı. Donald Rumsfeld’in savaş suçlarından dolayı yargılanması gerektiğini düşünüyor musunuz?

GEN. WESLEY CLARK: Ben, Rumsfeld’e karşı olan kanıtları görmek isterim herşeyden önce. İstihbarat sağlamaları için üniformalı kadın ve erkeklerin üzerinde çok fazla baskı olduğunu biliyorum. Sanırım ya General Sanchez ya da General Abizaid, artık daha fazla birliğe değil, daha iyi istihbarata ihtiyacımız olduğunu söylemişti ve sanırım 2003 yılı sonbaharıydı. Bence, bu insanları istihbarat sarhoşu yapmaya çalıştığımızı gösteren şifreli ifadelerdi bunlar.

Ve Ebu Garip gibi yerlerde yaşanan kötü muamele örneklerinden de sadece bir adım ötede yaşanıyor tüm bunlar. Dolayısıyla, biliyoruz ki Al Gonzales şoke edici bilgi notları yazdı, veya yanında çalışanlar yazdı ve o onayladı. Bu bilgi notlarında, işkence, kasten gerçekleştirilen bir acı, vücudun önemli bir organının kaybının eşdeğeri olarak tanımlandı ve bu, işkencenin uygun tanımı değildi. Ve biliyoruz ki belli bir düzeye kadar bazı zorlayıcı yöntemlere izin vermişti ve yine biliyoruz ki Başkan Bush’un kendisi de 2005 yılında askeri tutuklular hakkında bir beyannameyi imzalayarak, gereken veya uygun her türlü yöntemin kullanılacağını zımni olarak kabul etmişti. Dolayısıyla tüm bu eylemler resmi bir koruma altında gerçekleşti.

Bence, tüm bunlar uluslararası hukukun ve Amerikan yasalarının ihlali ve aynı zamanda Amerika’da iyi yönetişim ilkelerinin de ihlali anlamına geliyor. Mahkumların kötü muamele gördüklerine dair her zaman için belli kanıtlar vardı. her ordu, muhtemelen bunu tarihi boyunca yaptı. Ancak bizim ülkemiz bunu daha önce hiçbir zaman kasti bir politika olarak yapmamıştı.

George Washington, Hesselileri esir alan askerlerine adamlar Hesselileri acımasız ve vahşi buldukları için serbest bırakmak istediğinde şöyle söylemişti: “Hayır, onlara iyi davranın. Sizin safınıza geçeceklerdir.” Keza öyle de oldu. Bu, zekice bir politikaydı. Sadece yapılması doğru olan şey değildi; aynı zamanda düşmanı iyi idare etmek üzere ortaya konan akıllıca bir politikaydı. İnsanlara muamelemiz ve onları küçük görmemiz yüzünden dünyanın bu bölgesinde sayısız düşman edindik. Bu kötü, çok kötü bir politika.

AMY GOODMAN: Şunu sormak istiyorum — şu anda FOX News’a demeç veriyor musunuz?

GEN. WESLEY CLARK: Ah, en azından.

AMY GOODMAN: West Point dekanı, Tuğgeneral Patrick Finnegan ile Tony Lagouranis isimli bir askeri sorgu memuru ve Human Rights First isimli bir grup hakkında ne düşündüğünüzü sormak istiyorum. Bu kişiler, FOX’un popüler şovu Program 24’ün yöneticilerine gittiler ve bu programda yaptıklarının işkenceyi yüceltmek, genç kadınlara ve erkeklere Irak’a gidip oradaki askerlere işkence yapmaları konusunda ilham kaynağı teşkil etmekten ibaret olduğunu söyleyip buna bir son vermelerini talep ettiler.

GEN. WESLEY CLARK: Sadece bu kadarla da kalsa iyi. Ama yine de etkili olmuyor. Evet, Pat Finnegan benim kahramanlarımdan biridir.

AMY GOODMAN: Peki bu konu hakkındaki görüşünüz nedir?

GEN. WESLEY CLARK: Bence harika.

AMY GOODMAN: Peki, bunu durdurmak için FOX’un Program 24’ünde bir konuşma yaptınız mı?

GEN. WESLEY CLARK: Aslında, bildiğim kadarıyla, Hollywood’daki tüm yazarlara çağrıda bulundular. Oğlum yazardır ve kendisine de çağrı geldi. Hepsine söylenen şu: işkenceden söz etmeyi kesin. Bu işe yaramaz. Dolayısıyla, Pat Finnegan’ın etkin bir adım attığını düşünüyorum.

AMY GOODMAN: Dolayısıyla bunu destekliyor musunuz?

GEN. WESLEY CLARK: Kesinlikle evet.

AMY GOODMAN: General Wesley Clark. Kendisiyle, New York’ta 92. Street Y adlı kültür merkezinde bir röportaj yapıyorum. Bir dakika içerisinde sohbetin sonuç bölümüne geleceğiz.

AMY GOODMAN: General Wesley Clark kısa süre önce ünlü Amerikalı generaller (Grant, LeMay, Patton ve Eisenhower) hakkında bir kitap dizisi hazırladı. Kendisiyle New York’ta 92. Street Y adlı kültür merkezinde röportaj yaparken, General Dwight Eisenhower’ın başkanlığı hakkında kendisine bir soru yönelttim.

AMY GOODMAN: 1953 yılı, bugün için de belirleyici bir tarihtir. Keza, o tarihte Teddy Roosevelt’in büyük oğlu Kermit Roosevelt, İran’a gidip Eisenhower idaresi altında Muhammed Mussadık karşıtı bir darbeyi yönetti.

GEN. WESLEY CLARK: İnsanlar hatalar yaparlar. ABD’nin sürekli olarak yaptığı hatalardan biri de, özellikle Orta Doğu’daki hükümetlere müdahale edip onları bir şekilde yola getirebileceğine inanmasıydı. Niçin böyle bir hisse kapıldığımızı bilmiyorum – Latin Amerika’yı anlamak mümkün, çünkü Latin Amerika her zaman için ABD’ye gelen ve “bize yardım etmelisiniz, orada eşkıyalar var ve hiçbir şey bilmiyorlar; hükümet mükümet yok. Sadece müdahale edin ve mülklerimizi kurtarın,” diyen insanların yaşadığı bir bölgeydi. Ve ABD 1920’li yıllarda bunlardan bolca yapmıştı. Elbette Eisenhower bu kültürün bir parçasıydı. Bunu fark etmiş olmalı.

Ancak, Orta Doğu’da henüz o noktaya varmadık. İkinci Dünya Savaşı sırasında elbette Almanları İran’dan uzak tutmak üzere bir ilişki tesis etmiştik. Ve dolayısıyla Sovyetler ve Britanyalılar da birlikte bir müttefik misyonu kurdular. Ve İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda Sovyetler geri çekilmek istemediler; Truman da Birleşmiş Milletler’de blöf yaptı. Eisenhower da tüm bunların farkındaydı. Ve İran bir şekilde Amerika’nın savunma perimetresine dahil edildi. Ve dolayısıyla “bir komünistin başa geçmesine izin veremeyiz” şeklinde bir düşünce geliştirdi.

AMY GOODMAN: Peki tüm bunlar British Petrol Şirketi’yle ilgili bir durum değil miydi?

GEN. WESLEY CLARK: Ah, her zaman öyledir. Her zaman çıkarlar söz konusudur. Gerçek şu ki, Orta Doğu söz konusu olduğunda, her zaman için petrol mevzu bahis olur. Tıpkı Afrika’da olduğu gibi. Oysa kimse, Afrika’ya müdahalede bulunma tehdidi savurmaz. Buradaki sorun ise tam tersidir. İnsanlardan sürekli olarak müdahale edip bu gidişatı durdurmalarını talep ediyoruz. Bölge çapında petrol varlığının büyük güçlerin müdahalesini tetiklemesi mevzu bahis bile değil. ortada darbeye dair spesifik bir motivasyon olup olmadığını size söyleyemem. Ancak, kesinlikle olan bir şey var: bir şekilde bölgeye müdahale edip güç kullanabileceğimize dair o tavır hep söz konusu. Sovyetleri Afganistan’dan uzak tutmak için Mücahitleri yaratıp silahlandırdığımızı hayal edin. Bunu yapabileceğimizi düşünmemizi sağlayan nedir? Ama yaptık. Ve siz de biliyorsunuz ki, güç kullandığınız noktada beklenmedik sonuçlar olacaktır. Dolayısıyla güç kullanımına son kertede başvurmak gerekir. Açık veya gizli olması fark etmez, güç kullanımının bedelini çok fazla ödersiniz.

AMY GOODMAN: Jimmy Carter’ın “Barış, Apartheid Değil” adlı kitabı hakkında ne düşündüğünüzü sormak isterim.

GEN. WESLEY CLARK: Aslında ne yazık ki kitabı henüz okumadım. Ve, okumak isteyip de henüz okumadığım birkaç şeyden biridir. Size şunu söyleyebilirim: İsrail ile çok ama çok zorlu bir durumdayız. “Biz” diyorum, çünkü her bir Amerikan başkanı, İsrail devletini korumak ve yaşatmak gibi bir sorumluluk üstlenmiş durumda. Ve bunun doğru olduğunu düşünüyorum. Ve ben de bu şekilde hissediyorum. İsrail’in çok güçlü bir destekçisiyim.

Ancak, bir şekilde Filistinlilerle müzakerelerde de üst ölü noktadan uzaklaşmamız gerekiyor. Ve bu yönetim de bu konuda liderlik gerçekleştirmeyi başaramadı. Bill Clinton’un yaptığı herşeyin tersini yapmak gibi bir kararlılıkla başa geldiler. Bunun temel ilkeleri olduğunu düşünüyorum. Ve bu şekilde davranarak, İsrail ile Filistin arasında bitmek bilmeyen bir şiddet döngüsüne de izin vermiş oldular. Tüm bunları Amerika’nın liderliğiyle sonlandırmak gibi bir çaba içerisine girmediler. Ve şu anda artık çok geç kalınmış durumda. Dolayısıyla Condi ertesi gün oradaydı ve gerçekleştirmek istediği şeyi başaramadı. İnsanlar, Suudileri suçlamak istediler. Ancak Suudiler en azından bir birlik hükümeti oluşturmak suretiyle Mekke’de bir şeyler yapmaya çabaladılar. Dolayısıyla burada, ABD yönetimini suçluyorum.

Jimmy Carter insanlardan çok fazla eleştiri aldı. Kitapta ne söylediğini tam olarak bilmiyorum. Ancak, bu ülkede insanlar İsrail konusunda çok hassaslar. Ve bunu da anlayabiliyorum. Arkadaşlarımın çoğu bunu bana açıkladılar ve bu ülkede yaşayan ve İkinci Dünya Savaşı’nda olanları gören insanların psikolojisini anlattılar. Belki de, bu süreçte yeterince güçlü karşı koyamayıp savaşı durduramadıklarını düşünüyor olabilirler. Ancak o yaşananlar geçmişte kaldı.

AMY GOODMAN: General Clark, size gazeteciler hakkında zorlu bir soru sormak istiyorum.

GEN. WESLEY CLARK: Demek ki bu gece bana sorduğunuz ilk zor soru bu olacak.

AMY GOODMAN: Irak’ta ölen yüzden fazla gazeteci ve medya çalışanı var. Ve özellikle de Arap gazeteciler bu süreçten en çok etkilenenler arasında yer alıyor. Amerikan ordusu El Cezire’yi bombardımana tuttuğunda El Cezire’nin çatısında ölen Tarık Ayoub isimli bir El Cezire muhabiri var; Amerikan ordusu daha sonra Filistin Otel’ini bomba yağmuruna tuttu ve orada da iki muhabiri öldürdü: bir Reuters kameramanı ve Jose Couso isimli İspanyol Telecinco muhabiri. Birçok Arap Gazeteci, hedef tahtasında yer aldıklarını hissediyorlar. Haber ulaştıran vuruluyor bir nevi... Ancak, zorlu soru sizin Yugoslavya’da Yüksek Müttefik Kumandanlığı döneminize ve Sırbistan Radyo Televizyonu’nun bombalanmasıyla ilintili. O dönemde yaşananlardan, yaptıklarınızdan pişman mısınız?

GEN. WESLEY CLARK: Hayır, hiçbir şekilde pişman değilim. Tüm bunlar, Sırp kumandanlık ve denetim ağının parçasıydı. Ve birçok önemli siyasi lider benden o televizyonu kapatmamı istemişti. Ve bunu yapmadan önce Sırpları iki kez uyarmıştım. Pentagon’daki bir haber konferansı sırasında Sırpların dikkatini nasıl çekeceğimizi düşündük ve Sırp Radyo Televizyonu’nu hedef almaya karar verdik.

AMY GOODMAN: RTS.

GEN. WESLEY CLARK: Evet. O gece aslında Miloseviç’e uyarı gitmişti; çünkü kendisi tüm yabancı gazetecileri, o gece RTS’deki özel bir partiye katılmaya davet etmişti. Ancak, biz o gece orayı bombalamayacaktık. Bu eylemi gerçekleştirmeden önce kendilerine iki kez uyarı gönderdik.

AMY GOODMAN: O gece orada bulunan CNN’e de orayı terk etmesini söylediniz mi?

GEN. WESLEY CLARK: Söyledim. Sanırım CNN’i bu hikayeyi tertiplemek ve Pentagon’daki basın konferansında ifşa etmek için kullandım. Ancak oradaki kimseye spesifik olarak gitmelerini söylemedik. Onlara söylediğimiz şey; oranın artık bir hedef haline geldiğiydi. Ve oradaki insanları gece vakti binada tutma konusunda kararlı olan da Miloseviç’in ta kendisiydi. Böylelikle eğer binaya saldırırsak birilerinin ölmesi mümkün olacaktı. Biz de, içeride kimsenin olmayacağı düşünülen bir saat aralığında bombardımanı gerçekleştirdik.

AMY GOODMAN: Ancak sivilleri öldürdünüz.

GEN. WESLEY CLARK: Altı kişi öldü.

AMY GOODMAN: Sanırım on altı kişi olacak. Ancak, bunun medya olduğunu düşünüyorum – kanalın güzellik uzmanları ve teknisyenler. Sivil bir hedefti.

GEN. WESLEY CLARK: Evet, orada kalmalarını Miloseviç emretmişti.

AMY GOODMAN: Ancak, sivil bir hedefti.

GEN. WESLEY CLARK: Sivil bir hedef değildi; askeri bir hedefti. Sırbistan kumanda-kontrol ağının parçasıydı.

AMY GOODMAN: Uluslararası Af Örgütü’nün bunu bir savaş suçu olarak adlandırması hakkında ne düşünüyorsunuz?

GEN. WESLEY CLARK: Bu meselenin Yugoslavya’da kurulan Uluslararası Adalet Divanı tarafından soruşturulduğunu ve meşru bir hedef olduğuna karar verildiğini düşünüyorum. Dolayısıyla, Uluslararası Af Örgütü’nün bu konuda söyleyecek sözleri olması son derece normal; ancak yaptığımız her şey hukukçular tarafından onaylandı. Bir savaş suçu işlemedik yani.

AMY GOODMAN: Bugünden bakıldığında ve orada ölen gençler, RTS için çalışan insanlar düşünüldüğünde, sizin de söylediğiniz gibi, eğer Miloseviç o insanların orada kalmalarını istemişse, onlar da sadece talimatları yerine getiriyorlardı demek ki.

GEN. WESLEY CLARK: Evet, bu bir trajediydi. Ancak, size bir şey söyleyeyim. Eğer trajedilerden bahsetmek istiyorsanız, şu konuyu açmaya ne dersiniz? Kosova’da bir Sırp polis istasyonu olduğunu düşündüğümüz bir yeri bombaladık. Orada Sırp plakalı araçlar görmüştük. Üzerinden insansız hava araçları uçurduk. Ve bölgeyi tespit etmek için elimizden gelen herşeyi yaptık. Ve fark ettik ki, Sırp polis araçları gece oraya park etmişler. Dolayısıyla biz de bir F-16 gönderdik ve 500 pound ağırlığında lazer güdümlü iki bomba fırlatıp gittik. Orada, Sırpların hapsettiği seksen Arnavut’u öldürmüşüz. Kaçmaya çalışmışlar, ancak Sırplar onları bir ahıra kilitlemiş, çevrelerini de arabalarıyla sarmışlar. Dolayısıyla, orada ölen her bir masum insan için pişmanım ve her gece, artık hiçbir masum insanın ölmemesi için dua ediyorum. Ancak, işte bu yüzden de askeri gücü en son çare olarak kullanmak gerektiğini vurguluyorum.

Bu hikayeyi lise öğrencilerine daha öne anlatmıştım; o yüzden sanırım tekrar olacak. Bizim o dönemde misket bombası biriminde bir arıza vardı; birkaç el bombası bir okulun bahçesine düştü ve sanırım Nish’te okul yaşındaki üç çocuk öldü. Ve iki hafta sonra Sırp bir dededen mektup aldım. Şöyle yazıyordu: “Siz benim torunumu öldürdünüz. Bu yüzden sizden nefret ediyorum ve sizi öldüreceğim.” Bunu, savaşın ta orta yerinde almıştım ve bu durum beni çok ama çok üzdü. Böyle bir şeyi yapmayı asla istemezdik. Ancak savaş sırasında ne yazık ki kazalar oluyor. İşte bu yüzden de diğer tüm alternatifler tükenmeden askeri operasyon gerçekleştirmemelisiniz; çünkü masum insanlar ölebilir. Ve bence Amerikan ordusu Kosova savaşı sırasında son derece insancıl ve titiz davrandı. Ancak yine de siviller öldü. Ve bundan dolayı her zaman için pişman olmaya devam edeceğim.

AMY GOODMAN: Misket bombalarının yasaklanması gerektiğini düşünüyor musunuz?

GEN. WESLEY CLARK: Siz de biliyorsunuz ki sanırım 1400’ün üzerinde misket bombası kullandık. Ve misket bombası kullanmanız gereken bazı zamanlar vardır: bu, en uygun ve insancıl silahtır. Ancak, onları çok titiz bir şekilde kullanmanız gerekir. Ve bence biz de Yugoslavya’da öyle yaptık.

AMY GOODMAN: ABD, çok kısa süre önce misket bombalarının kullanımını yasaklayan bir uluslararası çağrıyı reddetti. Cuma günü, kırk altı ülke, parça tesirli mühimmatın kullanımını yasaklamak üzere yeni bir uluslararası antlaşma geliştirmek üzere Oslo’da bir araya geldiler. Siz böyle bir şeyi destekler misiniz?

GEN. WESLEY CLARK: Siz de iyi bilirsiniz ki, savaşa karşı olanlar genellikle savaş silahlarına saldırmaya çalışıp bu silahların meşruiyetini ortadan kaldırmaya uğraşırlar. Bazı taleplerine katılıyorum. Ben de kara mayınlarından kurtulmak istiyorum. Gözü kör eden lazer silahlardan da kurtulmak isterim. Ve ben de gözü kör eden lazer silahlarından kurtulmak için bir anlaşma hazırlayan heyetin içinde yer aldım. Nükleer silahlardan da kurtulmak isterim. Ancak, uluslararası ilişkilerde gücün yeri yoktur diyenlerle de aynı fikirde değilim. Askeri güç kullanımına gerek olmayacak bir şekilde yaşamak için elimden gelen çabayı göstermek isterim. Ancak gerçek şu ki, şu an için böyle bir ihtiyaç söz konusu. Dolayısıyla, üniformalı erkek ve kadınlarımıza savaşmaları için gereken silahların verilmesi gerekir ki savaş alanında etkin bir şekilde başarıyı yakalasınlar, kendi aralarından verilen zayiatı asgariye indirsinler.

AMY GOODMAN: Burada sonlandırmamız gerekiyor. Çok teşekkür ediyorum, General Wesley Clark.

GEN. WESLEY CLARK: Ben teşekkür ederim çok.

AMY GOODMAN: General Wesley Clark. Kendisiyle New York’ta 92. Street Y adlı kültür merkezinde, Büyük Generaller Serisi’nin yayımlanması, Grant, LeMay, Patton ve Eisenhower hakkında röportaj yaptım.

Kaynak: http://www.globalresearch.ca/we-re-going-to-take-out-7-countries-in-5-years-iraq-syria-lebanon-libya-somalia-sudan-iran/5166



Türkiye'nin kalkınma hamleleri yeni müfredatta

Milli Eğitim Bakanlığınca (MEB) kamuoyunun görüşüne sunulan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında hazırlanan yeni müfredat taslağındaki çeşitli derslerde, Türkiye'nin kalkınma projelerine dair içeriklere de yer verildi.

Teknoloji

Yapay zeka finans sektöründe izlerini artırıyor

Yapay zeka teknolojisi finans sektörünün geleceğini belirlerken yasal düzenlemelerden hayata geçen uygulamalara kadar çok sayıda yenilik hem sektöre hem de son kullanıcıya fayda sağlıyor.

Teknoloji

Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

E-ticaret platformlarında etkin şekilde kullanılan ve geçen yıl 5,39 milyar dolar pazar büyüklüğüne ulaşan yapay zeka tabanlı chatbotlar, 7 gün 24 saat e-ticaret kullanıcılarının sorularını yanıtladı.

Teknoloji

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’nin ilk yüksek çözünürlüklü yerli ve milli gözlem uydusu İMECE'nin uzaydaki birinci yılını tamamladığını duyurdu.

Teknoloji

Tüm gözler Kahire'de... Hamas'tan 'İsrail' açıklaması: Ciddi bir anlaşmazlık yok

İsrail basını 'kâbus senaryosu'nu yazdı: Netanyahu için tutuklama emri çıkarılacak! IDF kanlı plana onay verdi

Zelenski dünyaya duyurdu: En az 7 Patriot sistemine ihtiyacımız var

İsrail'den Lübnan'a hava saldırısı! Cemaat el-İslami lideri Musab Halaf öldürüldü

İsrail, Gazze'deki savaşı sürdürme planlarını onayladı

Irak, 30 yıl aradan sonra Türkiye sınırında üs kurdu

Türk SİHA'ları Yunanistan'ı masrafa soktu: Milyarlık programa onay verdiler

Türkiye'nin kalkınma hamleleri yeni müfredatta

AVRASYA BİR VAKFI BİLİM TEKNOLOJİ DERNEĞİ KONFERANSI (27 NİSAN 2024)

Üst düzey isim İstanbul'da dünyaya duyurdu! Hamas'tan İsrail'e tarihi çağrı

İlham Aliyev: Fransa, Hindistan ve Yunanistan, Ermenistan'ı silahlandırıyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail ile ticaret tartışmalarına noktayı koydu: O iş bitti

ABD Başkanı Biden, İsrail ve Ukrayna'yı kapsayan 95 milyar dolarlık yardım paketini imzaladı

İsrail'in "konforlu mağduriyeti"

Meteoroloji'den 44 ile toz taşınımı uyarısı! Göz gözü görmeyecek

Yapay zeka finans sektöründe izlerini artırıyor

ABD'nin Suriye'deki üssüne kamikaze İHA ve roket saldırısı düzenlendi

Zelenski: ABD yardımı, Ukrayna'nın ikinci Afganistan olmayacağının sinyalini verecek

Türkiye fırtınaya teslim! Çatılar uçtu, minareler devrildi

Netanyahu: Hamas'a yakında acı verici darbeler indireceğiz

Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisinde Kıbrıs vurgusu

Rus basınında Gazze savaşı: "Biden yönetimi Tahran'a karşı kendi ekonomik tedbirlerini hazırlıyor"

Genellikle erkeklerde görülen akciğer kanseri kadınlarda artışa geçti! İşte en önemli sebebi

Bakan Bolat'tan fahiş fiyat açıklaması: Rekabet kanununda değişiklik yapılacak

Dubai'de yaşanan sel sonrası bulut tohumlama yöntemi tartışılıyor

Rusya'nın haftalardır düzenlediği en ölümcül saldırı | Can kaybı 18'e çıktı

İsrail, Lübnan'ın güney bölgelerini fosfor bombasıyla vurdu

AB liderleri İsrail'e saldırısı nedeniyle İran'a yaptırım kararı aldı

Yunan bakandan çarpıcı itiraf! Yerli savunma hamlelerine büyük övgü: Türkiye bizden çok ileride!

Yükleniyor